Sosyal Medya

Güncel

Türkiye’de Arap sermayesi efsanesi - Mustafa Sönmez

Arap sermayesi derken kastedilen Körfez ülkeleri, özellikle de Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’dir.



Bu ülke grubu kaynaklı yatırımlar, bu ülke yurttaÅŸlarının gayrimenkul alımları vb. bire bin katılarak aktarıldığı gibi bu ülke grubu, Batı kapitalizmine alternatif bir tür “koz yatırımcı” gibi gösterilir.
 
Bunun son örneÄŸi, doların hızla yükseldiÄŸi ve ağırlıkla Batı kökenli olduÄŸu bilinen sıcak paranın Türkiye’den çıkışı ve uzak durmasının söz konusu olduÄŸu son aylarda yaÅŸanıyor. Yabancı yatırımcı çıktıkça ya da eski iÅŸtahla gelmedikçe ve içeride, özellikle 213 milyar dolar döviz açığı olan borçlu firmaların dolara atağı arttıkça, yükselen doların ateÅŸini düşürecek ilaç olarak “Arap sermayesi” söylemi kullanılıyor.
 
ÖrneÄŸin, hükümetin yarı-resmi yayın organı olarak bilinen Sabah, 14 Ocak’ta ÅŸu manÅŸeti atıyordu: “Türkiye'ye 120 milyar dolar geliyor!” Türkiye’ye 50 küsur yılın sonunda birikmiÅŸ olarak ancak 140 milyar dolar yabancı sermaye geldiÄŸi hatırlandığında, tamamen asparagas olduÄŸu her halinden anlaşılan bu haber şöyleydi: “ Türkiye, yabancı yatırımcının radarına girdi. Abu Dhabi Investment Group’un 100 milyar dolarlık yatırım açıklamasının ardından, National Standard Finance da 20 milyar dolarlık yatırım için düğmeye bastı. Abu Dhabi Investment Grup BaÅŸkanı Zayed Bin Aweidha, ‘Yatırımlar ile kurdaki yükseliÅŸin önüne geçilebilir. Buradan kaynaklı olumsuz etkiler de bu yatırımlarla tamir edilebilir’ dedi.”
 
Sadece dolardaki hızlı yükseliÅŸin panzehri olarak deÄŸil, Nisan ayında halkoyuna sunulacak baÅŸkanlık rejimi ile birlikte Batı dünyası, özellikle de AB ile ekonomik iliÅŸkilerin, sermaye giriÅŸinin zayıflaması halinde bunu ikame edecek aktörün Arap sermayesi olacağı savı havalarda uçuÅŸmakta. Oysa Türkiye’nin bugüne kadar yabancı sermaye ile olan deneyimi ve bizzat Körfez ülkelerinin mevcut durumları, bu savların birer efsane olduÄŸunu ve büyük abartı içerdiÄŸini göstermekte.
 
Öncelikle hatırlatmak gerekir ki gelirleri ağırlıkla petrole dayanan Körfez ülkeleri, son yıllarda dibe vuran petrol fiyatları ile birlikte döviz fazlası olan ülke niteliklerinden çok ÅŸey yitirdiler ve cari açık vermeye baÅŸladılar. ÖrneÄŸin Suudi Arabistan’ın 2015’te 53 milyar doları bulan cari açığı, yani döviz açığı, 2016’da da 42 milyar dolara ulaÅŸtı. Katar bile 2016’da 2 milyar dolar cari açık verdi. BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nin 2015’te 12 milyar dolar olan cari fazlası 4 milyar dolara indi. Keza, Kuveyt de 2016’da ancak 4 milyar dolar cari fazla verdi. Bu durum, Körfez ülkelerinin dışarıya yatırıma yöneltilecek kaynaklarında bir daralma anlamına geliyor.
 
Dahası, bu ülkelerin yurt dışına bugüne kadar yaptıkları yatırımlar içinde Türkiye’nin payı, “efsane söylem”i hemen ortaya seriyor. Körfez ülkeleri içinde yurt dışı yatırımı en yüksek olanı, 94 milyar dolar ile BAE ve 73 milyar dolar ile Kuveyt. Bu ülkelerden ilkinin Türkiye’deki doÄŸrudan yatırım tutarı 4 milyar dolar, Kuveyt’inki ise 1,5 milyar dolar. Suudi Arabistan yurt dışına yaptığı 43 milyar dolarlık yatırımdan sadece 2 milyar dolarını Türkiye’ye yaparken Katar’ın 52 milyar dolarlık yatırımının da 1,2 milyar doları Türkiye’de. Özetle, bu 4 ülkenin 262 milyar dolarlık doÄŸrudan dış yatırımlarının ancak yüzde 3,8’ i Türkiye’de.
 
Bir de Türkiye optiÄŸinden görüntü verelim. Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye’de 2015 sonunda 140 milyar dolarlık birikime ulaÅŸan yabancı doÄŸrudan yatırımların yüzde 80’i Avrupa ülkelerine, yüzde 9’u ABD’ye, yüzde 5’i Rusya’ya ait iken Körfez ülkelerinin payı yüzde 7’den ibaret.
 
Körfez ülkelerinin doÄŸrudan yatırımlarında sanayi yerine ağırlıkla finans sektörüne yatırımları öne çıkmakta. Bu kesimin “faizsiz bankacılık” diye de adlandırılan katılım bankacılığı sektörüne yatırıma öncelik verdikleri gözleniyor. Al Baraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans, Körfez ülkelerinin doÄŸrudan yatırımlarında başı çeken finans yatırımları.
 
DoÄŸrudan yatırım kapsamına gayrimenkul alımları da girmektedir. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü verileri, yabancılara satılan konutların yüzde 20 ile yüzde 25 arasındaki kısmının Körfez ülke vatandaÅŸlarına, özellikle de Suudi Arabistan ve Kuveyt kökenlilere ait olduÄŸunu bildirmektedir. ÖrneÄŸin 2015’te gerçekleÅŸen 23 bin dolayındaki konut satışının 5 bin dolayında bir kısmı Körfez ülke vatandaÅŸlarına yapılmıştır. Yabancılara satış 2016’da 18 bin dolayına düştü ve Körfez ülkeleri yurttaÅŸları satışlardan yine 4 bin dolayında pay aldılar.
 
Efsanenin “doÄŸrudan yatırım” cephesi böyle iken, kredi ve devlet kâğıtlarına yabancı yatırımı cephesinde de durum pek farklı deÄŸil. Yine Merkez Bankası verilerine göre, yabancıların devlet kâğıtlarına yaptıkları yatırımlar 2016’da 30 milyar dolar dolayında ve bunun yüzde 70’den fazlası Avrupa kökenli yatırımcılara, yüzde 20’si ABD kökenlilere, ancak yüzde 10’u Asya kökenlilere ait. Körfez ülkelerinin ise bu toplamdaki paylarının yüzde 5 dolayında olduÄŸu tahmin ediliyor.
 
Türkiye’ye doÄŸrudan yatırım ve portföy türü yatırımda Körfez ülkelerinin payı yüzde 5-7 arası deÄŸiÅŸirken uzun vadeli kredi temini cephesinde durum ne? Yine Merkez Bankası verilerine göre Türkiye’nin 2016 sonuna doÄŸru özel sektörce dışarıdan saÄŸlanan uzun vadeli kredilerin tutarı 206 milyar doları bulurken, bu kaynağın yüzde 56’sının Avrupa kökenli finans kuruluÅŸlarından, yüzde 12’sinin ise ABD kökenli bankalardan saÄŸlandığı görülüyor. Uzun vadeli kredi temininde Körfez ülkeleri kaynaklı finans kuruluÅŸlarından 16 milyar dolar saÄŸlanmış. Bu, toplamda yüzde 8’lik bir pay anlamına geliyor. Bunlar arasında da ana finansör olarak Bahreyn finans kuruluÅŸları ön planda.
 
Özetlemek gerekirse, çoÄŸu petrol üreticisi olan Körfez ülkeleri ya da popüler dille Arap sermayesinin Türkiye’nin kullandığı dış kaynaklar içindeki payı, hem doÄŸrudan yabancı yatırım, hem portföy ve kredi yatırım kulvarlarında toplamda yüzde 5 ile 7 arasındadır. Türkiye, özellikle 2003 sonrası yılda ortalama 40 milyar dolara ulaÅŸan dış kaynak kullanımını Avrupa ağırlıklı kuruluÅŸlardan saÄŸladı. ABD ikinci sırada gelirken Körfez ülkeleri yüzde 5-7 payları ile çok tali yatırımcı durumunda. Kimi kamufle, kayıt dışı vb. yatırım senaryolarını ciddiye alsak bile, tutarın yüzde 10’u geçmeyeceÄŸi söylenebilir. Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacının ulaÅŸtığı boyutlar dikkate alındığında ve Körfez ülkelerinin dış yatırım düzeyleri ile bugüne kadar Türkiye’de deneyimledikleri düzey dikkate alındığında ise Batı sermayesini ikame edecek özellik ve nicelikte olmadıkları rahatlıkla söylenebilir. 
 
Al Monitor

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.